15 Nisan 2013 Pazartesi

Gitarcı Sohbetleri 3 blm2/2 (SR/CVP: Onur Akbulut)


SORU:




Merhaba Cengiz abi sana yine sorularımla geldim Öncelikle şunu sormak istiyorum elektro gitarda pentatonik gamları gezerken Eric Clapton gibi yüzük parmağı ve işaret parmağımızı kullanmamızımı tavsiye edersin yoksa serçe parmağımı? yani bunu şu yüzden soruyorum herhangi bir çalım teknik hatası oluştururmu ilerde? Bi de ben uzun zamandır Yavuz Çetin hayranıyım dünya çapında bi gitaristti mekanı cennet olsun onun tonlarını nasıl elde ederim elimde Boss Me25 model bi processor var. son sorum da şu, bir efekt aleti kullanırken tellerin markasının modelinin kalınlığının bir önemi kalmadığını düşünüyorum yanılıyormuyum? Çünkü bağlamayı bile taksak cihaza aynı sesi alıyoruz.




CEVAP:




      Aradan sonra merhaba Onur'cum. Bugün senin sorunun ikinci kısmını cevaplamaya geldi sıra. Açmadan önce, sana cevabımı hemen söyleyeyim:    Evet, maalesef yanılıyorsun....

     90'lı yılların başlarında tünel'deki müzik enstrumanları mağazalarının bulunduğu bölgeye çok gittim. Meşhur Yüksek Kaldırım. O vitrinlerin karşısında, tıpkı kasap dükkanının önünde ciğerlere bakıp dolanan kedi gibi takıldım. Dükkanların içindeki satış elemanlarının yüzleri, şansıma, çok nemrut olmadığı seferlerde gitar, pedal, amfi, multiefekt türü sayıca ekipman deneme fırsatım oldu. Çok beğeneceğimi, beğenip alamayacağımı bile bile, o dönem çokça yaptım bunu.

     Çok geçmeden o dönem çaldığım Jazz Stop barda işler iyiye gitmeye başladı ve kendime orta sınıf, daha doğru dürüst ekipman alabilecek duruma geldim. Arayışlar tabi ki bitmedi. Acaba daha çok sustain, daha güzel ve karakterli temiz ton, daha can alıcı distorsiyon, çalışımı daha "baba" tınlatan herhangi bir şey bulabilir miyim diye sıklıkla farklı model gitar, pedal, amfi denemeye devam ettim. İşin içine daha geniş çevre, yeni iyi müzisyenler, çeşitli prova stüdyoları girdikçe daha da fazla ekipman çeşidiyle karşılaştım.

     Bu süre zarfında bazı ekipmanların (amfi ve pedal), hangi gitarı takarsam takayım aynı ses verdiğini, bazılarının ise bütün çalış farklarını ve nüansları olduğu gibi aksettirdiğini fark ettim. Hemen peşinden bir gerçeğe daha uyandım:  Her gitarın ve her gitarcının çalış nüanslarını olduğu gibi aksettiren amfi ve pedallar genelde çok daha pahalı olanlardı....


     Şimdi sana hangi gitar, efekt ve amfilerden "baba" ton alacağını salık verebilirim ama bu yetersiz kalır. Bu birtakım doktorların TV programlarına çıkıp sabahtan akşama millete "şunu yemeyiniz, bunu yeyiniz, şunu yerseniz hasta olursunuz, bunu yemeniz lazım" demelerine benzer. Çok ta uyuz olurum zira hasta olmamak için önerdikleri besinler genelde organik ve daha pahalı olanlardır. Aslında hiç te yardımcı olmazlar çünkü o önerdikleri besinleri alamayacak durumda o kadar çok insan var ki. Onlara "hiç kaçar yolunuz yok, hasta olup öleceksiniz" demek gibi bir şey oluyor bu. Bir tanesi çıksın da o sağlıklı besinleri herkesin nasıl alabileceğine çözüm getirsin, alnından öpeceğim.

     Bu sebeple sana hangi ekipmanlardan baba ton alacağını salık verirken, keşke  o "baba" ekipmanlara vereceğin "baba" bütçeyi de nasıl bulacağın konusunda nasihat edebilseydim diye düşünüyorum.

     Hoş bilemiyorum, belki halin vaktin yerindedir, belki senin için bütçe sorun değildir.. Yine de yukarıda örneğini verdiğim gibi yarım cevap vermeyi ahmakça buluyorum. Bana sorarsan ben hala kendi müzik kulağımı tatmin eden ekipmanları alamayacak durumdayım. Belki de merdivenleri tırmanmaları için uzatılan elleri tutan insanlar merdivenleri tırmandıktan sonra arkalarına bakmadıkları içindir. Herneyse, biraz net bilgi vererek konuyu kapatayım:

     Sevgili Yavuz Çetin'i ilk tanıdığımda siyah bir Gibson Les Paul çalıyordu. Sonraları Fender Stratocaster çaldı aramızdan ayrılana kadar. Neden strat'a geçti, Gibson'unu ne yaptı bilmem ama "Satılık" albümünün kayıtlarında benim beyaz Gibson'u çaldıktan sonra "satmazsın biliyorum ama bu gitarı satacak olursan ilk benim haberim olsun" demişti. Amfi olarak sahnede en çok Fender Twin Reverb kullanırdı. Kayıtlarda kafa kabin 100Watt eski bir Marshall da kullanmıştı. Hatta "Satılık" albümünün çoğunu onunla çaldı yanılmıyorsam. Yalnız onun tonunda usta ellerini de hesaba katmak lazım. Her usta gitarcıda bu böyledir. Yukarıda dediğim gibi, bu amfileri çalması kolay değildir. Gitarı ve gitarcıyı tüm çıplaklığıyla iletirler.

     Yavuz öyle ustaydı ki.... bir seferinde kayıtta çalınacak bir partiyi tartışırken gitarını elime alıp çaldım ve farkettim ki 1ci ve 2ci tellerin 12 perde entonasyonları oldukça kayıktı. Nasıl olur? Daha demin o çalarken entonasyon yerli yerindeydi? Yüzüne sorar gözlerle baktım. "E oralara basarken ona göre biraz fazla sıkıyorum" dedi.



12 Nisan 2013 Cuma

Pro Tools ile Reaper Rewire Bağlantı (SR/CVP: Volkan Özyılmaz)


SORU:





Cengo'cum ben de katilayim istedim bu davetine.
Benim sorum su olacak, Pro Tools ile Reaper'i rewire olarak nasil kullanabilirim.
Guzel bir gun olsun.


CEVAP:

Cengiz Köroğlu








      Volko'cum bu önemli ayrıntıyı sorduğun için teşekkür ediyorum.  Önce bilmeyenler için kısa bir giriş yapmak istiyorum.


Rewire Nedir


      Rewire iki müzik programı (DAW) ın MIDI ve Audio veri akışını birbirine bağlayan bir sistemdir. İki DAW arasında görünmeyen bir köprü görevi yapar. Propellerheads Reason tarafından geliştirilmiş olmakla beraber, kurmak için özel bir şey yapmaya gerek yoktur. Çoğu popüler DAW'ın içinde entegre edilmiş olarak gelir. Projelerinde bol sanal enstruman kullananlar için özellikle çok kullanışlıdır çünkü 32bit DAW'ların yaklaşık 2.5GB RAM sınırlamasından kurtarır. DAW'lar Rewire ile bağlandığında biri Master diğeri Slave olur. Ses kartını Master olan DAW kullanır. Slave olan DAW'ın sesi ise Master DAW'ın kanallarından çıkar. Böylelikle kullanıcıya 2 çarpı  2.5GB  RAM kullanma hakkı doğar.

Nasıl Bağlarım ?


     1.   Pro Tools'u başlat.  Sonra RAM barajına takılmış projeni aç (tabi boş bir proje ile de başlayabilirsin)
     2.   Track menüsünden New.. komutuyla yeni Stereo Aux Input yarat.


     3.   Yeni yarattığın Aux Input'un 1ci insert slot'una Rewire plugini olan Reaper'i çağır. Reaper otomatik olarak başlayacaktır. Başlamazsa Reaper'i şimdi elle başlat.


     4.   Reaper'da Track menüsünden Insert virtual instrument on new track... komutuyla VolkoAlaturkaDrum'ı kanalıyla beraber çağır. Reaper tek stereo çıkış yada çoklu ses çıkışı isteyip istemediğini soracaktır, her iki türlü de çalışıyor. Daha kolay anlayabilmek için şimdilik tek stereo ses çıkışı seçelim.


     5.   Aranjman sayfasındaki kanal başlığından (sol üst köşe) volüm fader'ın altındaki açılır menüden, alttaki şekilde görülen MIDI girişini seç (Rewire Bus 1 / Channel 1).  Aynı zamanda kanalın kırmızı "REC" tuşunun basılı kaldığından emin ol, aksi takdirde kanal gelen veriye cevap vermez, yani ses mes çıkmaz.

 




     6.   Pro Tools'a geri dönüp Track menüsünden New.. komutuyla yeni MIDI Track yarat.


     7.   Yeni yarattığın MIDI Track'in girişi All kalsın. Reaper, Rewire Slave modunda açık olduğundan MIDI çıkış seçeneklerinde (iki kutucuktan alttaki) Rewire'a özel 16 çıkış görünecektir. Reaper'i 1ci kanaldan kabul etmek üzere ayarladığımıza göre, Pro Tools'u da 1ci Rewire kanalına çıkış vermesi için ayarla (MIDI köprü).


     Böylelikle bu MIDI kanalından iletilen tüm veri, canlı çalım yada kayıtlı MIDI veri, Reaper'in içindeki Volko Alaturka Drum'a iletilecektir. Volko Alaturka Drum'ın sesi ise, bu Rewire köprüsü sayesinde, Pro Tools'un Aux Input kanalından çıkıyor olacaktır (Audio köprü).


     En basit haliyle hikaye bundan ibarettir. 7 adımda iş tamam. Yine de dikkat edilmesi gereken birkaç nokta var.
  •      Bu şekilde artık kaydedilecek 2 proje var. Dağılmamak ve daha sonra kolaylıkla bulmak açısından her ikisini de aynı klasörde saklamakta fayda var. Mesela Reaper projesi de evsahibi olan Pro Tools klasörüne kaydedilebilir.

  •      Bu tip bir projeyi hem daha sonra açmak hem de kapamak için belli sıralamayı izlemek gerek yoksa çalışmaz:

Açılış Sırası:  1.  Pro Tools /  2. Pro Tools Projesi   /   3. Reaper  (otomatikman Slave modunda başlayacaktır, değilse elle başlat)  /  4. Reaper Projesi

Kapanış Sırası:  1. Reaper Quit   /   2. Pro Tools Quit (Rewire Slave kapanmadan kapanmayacaktır)


     Rewire'ı bu şekilde kullanmanın avantajının iki katı RAM kullanabilmek olduğunu ifade etmiştim. Bir diğer güzel tarafı da şu ki Reaper'ı bir kere ayarladıktan sonra pek kurcalamaya gerek yok. Tüm işlemler ve kontrol Pro Tools'ta. Reaper ise yardımcı bir ses bankası olarak kenardan sadık şekilde görevini yapıyor. Tek dezavantajı ise MIDI-Audio veri köprü üzerinden geçtiği için biraz gecikme yapmasıdır. Yalnız bu Pro Tools'un zayıflığıdır. Aynı sistem Logic'le çok daha hızlı çalışmaktadır.

     Umarım sana ve daha birçok kullanıcı arkadaşımıza yardımı dokunur.


TÜM KULLANICILARA NOT:   Daha ince miks yapmak isteyenler Volko Alaturka Drum'ın Kick (tekme), Snare (tokat), Hi-Hat (uçan şapka), Tomlar, Ziller ve Perküsyonları ayrı kanallara gönderip ayrı ayrı işleyebilirler. Böylelikle her kullanıcı kendi müziğine uygun hem daha ilginç hem daha profesyonel tınılar elde edebilir. Bunun nasıl yapılacağını şu rehberde tarif edeceğim.


     Bu rehberin işinize yarayıp yaramadığıyla ilgil yorum bildirmeniz beni sevindirir. Eksik bulduğunuz bir şeyler kaldıysa da seve seve eklerim.


3 Nisan 2013 Çarşamba

Kaliteli Müzik (SR/CVP: Buket Taştan)

SORU:




Size göre müzikte kalite nedir, neleri barındırır içinde ?



CEVAP:


      Buket'çim bu soru hem beni çok memnun etti hem de biraz ders çalışmaya itti. Şöyle ki ben sözcükleri sözlük anlamlarıyla kullanmaya özen gösteririm, kendime göre yorumlamaya kalkmam. Hatta sözcükleri bilmeden kullanmayı ve yorumlamayı çok tehlikeli bulurum. Bu yüzden demin yine sözlüğe baktım. "Kalite" için "nitelik" diyor. Rakkamlarla ölçülüp ifade edilemeyen özellikler diyor. Bir ürünü diğerlerinden ayıran, ve bilinen en iyi özellikleri bünyesinde barındıran anlamında kullanılıyor.

      Özetle ve günlük kullanımda, iyi derken - kaliteli'yi, kötü derken - kalitesiz'i kastediyoruz dersem yanlış olmaz.

      Müziği, özellikle şarkıları oluşturan, dikkat edebileceğimiz önemli ögeleri şöyle sıralayabilirim:
  • sözler,
  • melodi, 
  • ritim, 
  • armoni, 
  • enstrumantasyon ve performanslar 
  • ve bunların hepsini makyajlı ve albenili hale getirebilen ses mühendisliği. 


      Şimdi bu saydığım ögelere "kalite"nin veya "nitelik"in sözlük tarifi penceresinden bakarsak, öncelikle bir müzik parçası kendisini diğer müzik parçalarından ayıran özelliklere sahip olması gerekiyor. Eğer kendine has özelliklere sahip değilse öyle bir müziğe "çalıntı" yada "taklit" diyoruz. Eğer kendine has özelliklere sahip ise bu durumda bu özelliklerin bilinen en iyi özellikler olması gerekiyor. Biraz açayım:


      Sözler, olayları, duygu ve düşünceleri, ruh hallerini en iyi şekilde tarif etmesi gerekirken melodiyle bütünleşip ritme oturmaları gerekiyor.

      Melodi'nin benzersiz, sözlerin duygusuyla bütünleşen, ritme oturan ve sürükleyici olması gerekiyor.


      Ritim çoğu zaman standart kalıp (pattern) yada ölçülerde (4/4, 3/4, 6/8, 9/8 gibi) kullanılsa da, bazı parçalar ritimlerindeki sıradışı kalıp ve ilginç formatlarıyla diğerlerinden ayrılabilirler. Örneğin:


      Pek bayıldığım bu parçanın açılış ve 1ci kıtası 7/4 ölçüde giderken nakaratı 2/4'e geçiyor sonra 2ci kıta için yine 7/4 oluyor vs. vs. Özellikle sonuna doğru piyano solo altında çaldıkları 7/4 çeşitlemeler harika.

      Armoni (ingilizce harmony) ki aynı zamanda uyum ve ahenk demek, müzikte uyumlu çoksesliliği ve akor dizilerini ifade ediyor. Bir müzik parçası basmakalıp, popüler reçete akorlar (marş armoni, la-sol-fa-mi) üzerine kurulmuş olabileceği gibi, kendine has, benzersiz, can alıcı akor dizisi içerebilir. Örneğin:




      Stevie Wonder'ın sadece 2-3 akordan oluşan çok başarılı parçaları da vardır, bunun gibi sürprizlerle dolu akorları içeren parçaları da. Overjoyed armoni açısından öyle zengin ki, tek piyano ve şakıcıyla insanın ayaklarını yerden kesiyor.

      Enstrumantasyon ve Performanslar  Burada müziği icra eden müzisyenleri ve kendi enstrumanlarına olan hakimiyetlerini, ustalıklarını kastediyorum. Çokça duymuşumdur "kötü şarkı yoktur, kötü şarkıcı vardır" sözünü. Veya bunu "kötü müzik yoktur, kötü icracılar vardır" olarak uygulayabiliriz. Çok kaliteli bir müzik/şarkı yazmak yetmez, kaliteli icra edilmesi gerekir. Çoğumuz çok sevdiğimiz bir şarkıdan bizi soğutacak kadar kötü bir yorumuna/icrasına denk gelmişizdir.

      Ses Mühendisliği Özel salonlarda tamamen akustik icra edilen klasik ve senfonik müzik dışında, ister canlı ister kayıtlı bir müziği dinliyor olalım, seslerin kulağımıza ulaşmasında ses mühendisliğinin önemli rolü vardır. Orta çaplı bir barda 4-5 kişilik bir grubu dinlerken de, 40-50bin kişinin katıldığı açıkhava konserinde de bu geçerlidir. Hele kayıtlı müzik dinliyorsak, artık günümüzde nasıl kaydedildiği ve nasıl mikslendiği çok büyük önem taşımaktadır.
     Ülkemizde bu konuda henüz yaygın bir farkındalık yoksa da, her geçen gün önemi ve gerekliliği daha iyi anlaşılıyor. Başarılarını riske atmak istemeyen besteci/şarkıcı/grup'lar müziklerini bulabilecekleri en usta mühendislere teslim etmeyi seçiyorlar. Zira çok sevip beğenebileceğimiz bir müzik, kötü mühendislikten dolayı silik kalıp dikkatimizden kaçabilir, daha da ötesi dinleme keyfimizi kaçırabilir.

      Sevgili dostum Deniz Güngör bana bir gün şu anlama gelen bir cümle söylemişti: "kaliteli ve başarılı bir eser için tüm ögelerin en iyi olması gerekmez, ama ögelerden en az bir tanesinin en iyi olması şart.". 


      Katılıyorum, bir müziğe iyi veya kaliteli dememiz için yukarıda saydığım tüm ögelerin en en iyi olması gerekmiyor. Örneğin kimisinin söz ve melodisi çok kalitelidir, diğer ögeleri ortalamadır, kimisinin ise söz ve melodisi ortalamadır ama armoniyle, icrayla ve olağanüstü bir mühendislikle çok kaliteli bir hal alabilir. Veya tüm ögeleri üst seviyelerde zengin olan, sıradışılık ve sürprizlerle dolu müziklerle karşılaşabiliriz:



      ki böylesi müzikler birçok sıradan dinleyicinin algısını fazla zorlayıp dikkatinin dağılmasına sebep olabilir. Bu güzel soru için teşekkürler.